Yunan mitolojisinde Tesalyalı efsane kahramanı;
Myrmidon’ların kralı, Thetis ile Peleus’un oğlu. Yaralanmasını önlemek için
annesi tarafından bir topuğundan tutularak Styks nehrine daldırıldı; bu yüzden
de vücudunda yaralanabilecek tek yer olarak topuğu kaldı. Eğitimiyle en büyük
üstatlar meşgul oldu: Phoiniks ve Kheiron’dan ok atmayı, yaraları iyileştirmeyi
ve savaşmayı öğrendi. Kahin Kalkhas, Truva önünde öleceğini haber verdiği için,
annesi onu Skyros’da gizledi; fakat, değerini bilen Yunanlılar, Odysseus
vasıtasıyla saklandığı yeri buldular. Akhilleus, misafir edildiği evin kızına
aşık olduğu halde, tereddüt etmeden Yunanlılara katıldı, canını dişine takarak
savaştı. Fakat Agamemnon sebepsiz yere kölesi Briseis’i elinden alınca, darılıp
çadırına çekildi. Onun yokluğundan yararlanan Truvalı’lar birçok zafer
kazandılar. Arkadaşı Patroklos, Akhilleus’un silahlarını kullanarak
Truvalı’ların saldırılarını önlemeğe çalıştı ama Hephaistos’a yaptırtıp
süslettiği büyülü silahlarla yeniden savaşa katıldı. Hektor’u öldürdü, cesedini
Truva surlarının etrafında sürükledi. Fakat Apollon, kendini böyle bir zafer
sarhoşluğuna kaptırmasını hoş görmedi. İhtiyar Priamos’un yalvarmalarına
dayanamayan Akhilleus, Hektor’un cesedini geri verdi, fakat Paris tarafından
savrulan ve Apollon’un yönelttiği bir okla topuğundan yaralanarak öldü.
Yunanlılar cesedini sakladılar ve dini törenlerle gömdüler.
Birçok destanın kahramanı olan Akhilleus, İliada’daki
şahıslar arasında karakteri en iyi işlenmiş olanıdır: kaderin ölümsüz bir şan
ve şerefe layık gördüğü genç, cesur ve atılgan bir savaşçıdır; çeşitli edebiyat
eserine ilham kaynağı olmuştur. Katıldığı savaşlar, Eskiçağda birçok heykelde
(Akhilleus ve Penthesileia, British museum’da ), duvar resimlerinde (Kastor ve
Polluks’un evi, Pompeii’de ), vazo süslemelerinde (Akhilleus’un silahlarını
taşıyan Thetis, Vatikan kitaplığında ) canlandırılmış, Yeniçağda da Rubens,
Teniers, özellikle İngres ve Delacroix tarafından işlenmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder