31 Mayıs 2013 Cuma

Ahududu



Gülgiller’den bir çalı; hoş kokulu ve yenilebilir meyveleri vardır.
Avrupa’da yetişen ahududu İda dağında, rastlanan bir çeşit böğürtlendir; Rubus idaeus denmesi de bu yüzdendir. Amerika’daki çeşitleri başka türlere girer. Kütüğü uzun ömürlüdür, iki yıl yaşayan ve ikinci meyve veren sürgünler salar. Ancak, yediveren türlerde, yıllık sürgünler sonbaharda tekrar meyvelenir. Kırmızı meyveli ve beyaz meyveli çeşitleri vardır. Ahududu kokulu ve makbul bir meyvedir. Küçük zeytinsi yemişlerden yapılı bir topluluk halindedir.
Ahududu likörü ahududu meyvesi ile yapılan şekerli ve alkollü içki. Ahududu özel surette işlenerek özsuyu elde edilir, bir miktar şeker ve alkol eklenir, fıçılarda gereği kadar bekletilir, berraklığı sağlamak üzere filitrelenir ve nefasetinden bir şey kaybettirilmeden şişelenir. İhtiva ettiği alkol miktarı yüzde 25’tir. Ahudududa yüzde 80-85 özsuyu vardır; bir litre likörde 500 gr özsu bulunur.
Ahududu marmelatı ahududu temizlenir, şeker bir bardak su ile kaynatılır, koyu şurup haline getirilir. Kaynayan şuruba ahududu katılır, oldukça kuvvetli ateşte pişirilir. Tencerenin ateşten indirilmesine beş dakika kala 100 gr glikoz eklenir. 5 dakika daha kaynatılır (1kg ahududu + 1kg şeker).

28 Mayıs 2013 Salı

Alageyik



Gevişgetirenler alt takımı, geyikgillerden. Uçtan çatallı boynuzları, benekli postu, uzun kuyruğu, çevresi siyah hareli beyaz bir kuyruk plakçığı olan memeli. (Dişisine maral veya meral denir).
Alageyiğin iki türü vardır: Avrupa alageyiği (Dama dama [0,90 m] ), Anadolu alageyiği (Mesopotamicus). İkinci tür daha iri, daha açık renk postu, aşağıdan başlayıp uç kısımda darlaşan, el ayası gibi çatallaşmış boynuzludur. Avrupa’nın batısına, Ukrayna ve Baltık memleketlerine sonradan götürülmüştür. Türkiye’de daha çok Antalya ve Manavgat bölgelerinde yaşar. Geyik gibi avlanır. Ondan daha ürkek ve korkaktır, bu bakımdan çok sessiz hareket etmek gerekir. Yaraya çok dayanıklı olduğu için ağır yaralı olsa bile uzun süre kaçabilir. Üçüncü devirde yaşamış fosil bir alageyik türü daha vardır (D.Browni). Adi alageyik daha dördüncü devirde vardı: Dilvium sisteminde kalıntıları çoktur. Bugün Avrupanın güneyinde, Fas, Cezayir, Anadolu, İspanya ve Yunanistan gibi Akdeniz çevresi dağlık ülkelerde yaşar. Orta Avrupa’da da nesli tükenmemiştir, ancak parklarda yarı evcil sürüler halinde bulunur. Bu alageyiklerin tüyleri oldukça koyu, benekli, kula rengindedir, eti yenir.

Alageyik, Ziya Gökalp’in çocuklar için yazdığı manzum masal(1912). Masalı, bir çocuk kendi başından geçen macera gibi anlatır. Aslında bir dünya güzeli olan alageyik adlı kız, geyik şekline girerek, çocuğu kendi peşinden sürükler ve ona bin bir macera yaşattıktan sonra asıl hüviyetiyle görünür. Ziya Gökalp başka masallarında olduğu gibi bu masalına da ideolojik bir anlam eklemiştir. Mert bir yiğit olmasını istediği genç çocuğa geyik şeklinde gözüken Alageyik, Türkçülük ülküsünü temsil eden bir Kırgız kızıdır. 4 +4lü vezin ve birbiriyle kafiyeli ikişer mısralı birimlerle yazılan şiirde çocukların hoşuna giden basit fakat kuvvetli bir ahenk vardır

25 Mayıs 2013 Cumartesi

A.B.D Başkanları



1789-1817: federalistler ve cumhuriyetçiler
Federalistler                                                                     Cumhuriyetçiler
Washington (1789)                                                        Jefferson (1801)
Washington (1793)                                                        Jefferson (1805)
J.Adams (1797)                                                               Madison (1809)
                                                                                              Madison (1813)
1817-1829: iyi duygular çağı
Monroe (1817)                                                                Monroe (1821)
                                J.Q.Adams (1825)
1829-1861: whig’ler ve demokratlar
Whig’ler                                                                             Demokratlar
Harrison (1841)                                                               Jackson (1829)
Tyler (1841)                                                                      Jackson (1833)
Taylor (1849)                                                                    Van Buren (1835)
Fillmore (1850)                                                                Polk (1845)
                                                                                              Pierce (1853)
                                                                                              Buchanan (1857)
1861-1969: cumhuriyetçiler demokratlar
Cumhuriyetçiler                                                              Demokratlar
Lincoln (1861)                                                                  A.Johnson (1865)
Lincoln (1865)                                                                  Cleveland (1885)
Grant (1869)                                                                     Cleveland (1893)
Grant (1873)                                                                     Wilson (1913)
Hayes   (1877)                                                                  Wilson (1917)
Garfield (1881)                                                                F.D.Roosevelt (1933)
Arthur (1881)                                                                   F.D.Roosevelt (1937)
Harrison (1889)                                                               F.D.Roosevelt (1941)
Mckinley (1897)                                                              F.D.Roosevelt (1945)
Mckinley (1901)                                                              Truman (1945)
Th.Roosevelt (1901)                                                      Truman (1949)
Th.Roosevelt (1905)                                                      Kennedy (1961)
Taft (1909)                                                                        L.B.Johnson (1963)
Harding (1921)                                                                 L.B.Johnson (1965)
Coolidge (1923)                                                                              Richard Nixon (1969)
Coolidge (1925)
Hoover (1929)
Eisenhower (1953)
Eisenhower (1957)
Nixon (1969)

22 Mayıs 2013 Çarşamba

Anka



Efsanevi bir dağ olan Kafdağı’nda yaşadığına inanılan, yine efsanevi bir kuş.
Doğuda Anka, Sirenk, Simurg, Zümrüd, Zümrüdüanka, Tuğrul, Anka-yı muagrib, Hüma kuşu, Devlet kuşu, Batıda Phoenix adlarıyla anılan masal kuşu. Adı, uzun boynu veya boynundaki beyaz halkadan gelir. Her hayvandan bir iz taşıyan, rengârenk tüylü, yüzü insana benzeyen ve Kafdağı’nda yaşayan bir kuş olarak tasavvur edilir.
Kırmızı ve altın renkli uzun tüyleri vardır; bazı kaynaklara göre sesi de güzeldir. Daima tektir ve erkektir. Ömrünün sonuna gelince bahar ağacı dallarından yaptığı yuvasını ateşe vererek kendisini yakar. Böylece, yeni bir anka dünyaya gelir. Bu genç kuş kuvvetlenince, babasının cesedi veya küllerini Mısır’daki Heliopolis’e götürerek güneş sunağına bırakır. Bu efsanenin teferruatta çok çeşitlilik gösteren sayısız varyantları vardır. Anka’nın ölmek için Mısır’a geldiği de söylenir. Hatta Mısır’da ara sıra görüldüğüne dair söylentiler vardır.              
Batıda milattan önce V.yüzyıldan itibaren edebiyata giren Anka, Hıristiyanlıkta yeniden dirilmenin sembolü haline gelmiştir. Araplar arasında anka hikâyesi semender ile karıştırılır. Semender de bazen kuş olarak tasvir edilir.
Efsaneye göre, evvelce insanlar arasında yaşarken bir gün bir gelini kapıp götürmüş, halk, devrin peygamberi Hanzele’ye Anka’yı şikâyet etmişti. Onun bedduası üzerine Tanrı, Anka’yı ekvator ötesinde bir ıssız adaya sürdü. Başka bir rivayete göre de Ankalar Musa Peygamber zamanında çoğalıp çocukları kapmağa başlamışlar ve yine bir peygamber duasıyla nesilleri yok edilmişti. Anka’nın Simurg adıyla da çeşitli efsaneleri vardır. İran mitolojisinde Simurg’un yeri Kaf dağı’dır. İran Şehnamesinde ise uzun hikâyeleri nakledilir. Attar’ın Mantık’ul Tayr’ında, Mevlana’nın Mesnevi’sinde bu hikâyeler simurg’a verilen ilahi vazifelerle birleştirilerek anlatılır. Bazı masallarda kız ve erkek çocukları yutan bir kuş olarak tanıtıldığı için, bu kuşa yutucu, yok edici anlamında Anka-yı mugrib denildiği de olmuştur.
Görünen vücudu yok olmakla beraber, Anka’nın bazı manevi kuvvetlere sahip, görünmeyen bir kuş olarak hala yaşadığı ve talihli insanların başına konarak onları büyük devlete ulaştırdığı da yaşayan bir halk inanışıdır. Anka’ya Devlet kuşu denilmesi bundandır.
Yüzyıllarca yaşayan ve hep yüksekten uçtuğuna inanılan bu kuş, divan edebiyatında sık sık geçer. Halk hikâye ve masallarında da çok kullanılan bir motiftir. Masal kahramanları, Anka’nın büyük kanatları üzerinde çok uzak diyarlara uçarlar.
Tasavvufta, gözle görülmediği için Anka kuşu, vücut ve dünyanın maddi ağırlığından kurtulmuş ruhu ifade eder.
Çin mitolojisinde ise dans ve musikinin icadıyla ilgili bir kuş olarak tasavvur edilir.

19 Mayıs 2013 Pazar

Akupunktur



Binlerce yıldan beri Çin’de uygulana gelen akupunktur’u Avrupalılara 1853 yılında konsolos Dabry tanıttı, fakat geçici bir ilgi gördü. Dr. P. Ferreyrolles’un isteği üzerinedir ki sinolog G. Souliné de morant tarafından 1927’de tekrar batı âlemine tanıtıldı. De Morant, çok eski Çin eserlerini Fransızcaya tercüme etmekle işe başladı. Bu eserlerin en önemlisi, içinde M.Ö.  XIII. Yy dan  kalma belgelerin bulunduğu Nei Tsing adlı kitaptı.Sonra da, bu usullü kullanılabilir bir duruma getirdi.Paris’te, Saint Louis hastanesinde Dr. Ch. Flandin’in ve Léopold bellon hastanesinde Dr. M. Ve Th. Martiny’nin araştırma ve uygulamaları sayesinde metot bütün Avrupa’ya yayıldı.
Pekin, günümüzde modern tedavinin yanı sıra akupunktur’a yer vermiştir. R. de ja Fuye, elektropunktur’u yenileyerek ve akupunktur ile homoepati’yi homeosiniatri adı altında birleştirerek bu alanda çeşitli gelişmelere yol açtı.
Akupunktur, ciltteki belirli noktalarla organlar arasındaki bağlantılara dayanır. Bu noktalar, uzuvların uçlarından başa kadar bütün vücudu saran hayali çizgilerle birleştirilmiştir. Meridyen* denilen bu çift çizgilerin sayısı on iki tanedir. Ayrıca, sayısı tek olan, iki tane ön ve arka meridyen vardır. Akupunkturcuların iddiasına göre, nabız yoklandığı zaman, bu meridyenlerden İnniang denilen bir enerjinin geçtiği anlaşılır. Bütün mesele, meridyenler boyunca sıralanan çeşitli kuvvetlendirici, dağıtıcı, ayarlayıcı, geçirici, uyarıcı ve benimsetici noktalara, bir de meridyenler dışındaki olağanüstü damarlar denilen noktalara iğne batırarak bu enerjinin dengeye kavuşmasını sağlamaktır. Her ne kadar akupunktur biyoloji bilgisine dayanırsa da, Niboyet ile Brunet’in çin noktaları düzeyinde, cilt elektrik direncinin azalması üzerine yaptıkları araştırmalar, böyle bir enerjinin varlığını ortaya koymuştur. Akupunktur’un faydası, özellikle fonksiyon bozuklukları ile çeşitli ağrılarda görülür. Bazen, akupunktur yerine moksa* denilen misk otu tozu ile belirli noktaları yakma usulü kullanılır. Denildiğine göre, Japonya gibi rutubetli memleketlerde bu usul bitkinliğe karşı çok iyi gelirmiş.