19 Mayıs 2013 Pazar

Akupunktur



Binlerce yıldan beri Çin’de uygulana gelen akupunktur’u Avrupalılara 1853 yılında konsolos Dabry tanıttı, fakat geçici bir ilgi gördü. Dr. P. Ferreyrolles’un isteği üzerinedir ki sinolog G. Souliné de morant tarafından 1927’de tekrar batı âlemine tanıtıldı. De Morant, çok eski Çin eserlerini Fransızcaya tercüme etmekle işe başladı. Bu eserlerin en önemlisi, içinde M.Ö.  XIII. Yy dan  kalma belgelerin bulunduğu Nei Tsing adlı kitaptı.Sonra da, bu usullü kullanılabilir bir duruma getirdi.Paris’te, Saint Louis hastanesinde Dr. Ch. Flandin’in ve Léopold bellon hastanesinde Dr. M. Ve Th. Martiny’nin araştırma ve uygulamaları sayesinde metot bütün Avrupa’ya yayıldı.
Pekin, günümüzde modern tedavinin yanı sıra akupunktur’a yer vermiştir. R. de ja Fuye, elektropunktur’u yenileyerek ve akupunktur ile homoepati’yi homeosiniatri adı altında birleştirerek bu alanda çeşitli gelişmelere yol açtı.
Akupunktur, ciltteki belirli noktalarla organlar arasındaki bağlantılara dayanır. Bu noktalar, uzuvların uçlarından başa kadar bütün vücudu saran hayali çizgilerle birleştirilmiştir. Meridyen* denilen bu çift çizgilerin sayısı on iki tanedir. Ayrıca, sayısı tek olan, iki tane ön ve arka meridyen vardır. Akupunkturcuların iddiasına göre, nabız yoklandığı zaman, bu meridyenlerden İnniang denilen bir enerjinin geçtiği anlaşılır. Bütün mesele, meridyenler boyunca sıralanan çeşitli kuvvetlendirici, dağıtıcı, ayarlayıcı, geçirici, uyarıcı ve benimsetici noktalara, bir de meridyenler dışındaki olağanüstü damarlar denilen noktalara iğne batırarak bu enerjinin dengeye kavuşmasını sağlamaktır. Her ne kadar akupunktur biyoloji bilgisine dayanırsa da, Niboyet ile Brunet’in çin noktaları düzeyinde, cilt elektrik direncinin azalması üzerine yaptıkları araştırmalar, böyle bir enerjinin varlığını ortaya koymuştur. Akupunktur’un faydası, özellikle fonksiyon bozuklukları ile çeşitli ağrılarda görülür. Bazen, akupunktur yerine moksa* denilen misk otu tozu ile belirli noktaları yakma usulü kullanılır. Denildiğine göre, Japonya gibi rutubetli memleketlerde bu usul bitkinliğe karşı çok iyi gelirmiş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder